Tarihçe

Bugün,​ 175 yılını doldurmuş bulunan çalışma hayatında, yurdun dört bucağından gelen yüz binlerce vatandaşımıza şefkat ve şifa kucağı olmuş bulunan Gureba Hastanesi ki artık Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakülte​si Hastanesi olmuştur, tarihimizin şifa kurumlarından en önemlilerindendir.​

Hastanemiz; 1845 (hicri 1261) y​ılında Sultan Abdülmecit'in annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan tarafından kurulmuş ve  ilgili vakıfname ile "Bezm-i Âlem Gureba-i Müslimin Hastanesi'' ismiyle Müslüman fakirlere tahsis edilerek vakfedilmiştir.

Hastanenin açılış günü ile ilgili çelişkiler olsa da Takvîm-i Vekâyi gazetesinin o tarihlerdeki nüshalarının teyit ettiği şekilde hastanemiz tam olarak 24 Mart 1845 Cuma günü açılmıştır.

Tarihimizde 1826 yıllarında ülkede ve özellikle İstanbul'da şiddetli bir kolera salgını vuku bulmuştur. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti İstanbul'da bir Karantina İdaresi kurarak, şehre dışarıdan gelenlerin tedavisi ve koleralıların tespit edilerek tedaviye alınmalarını bizzat sağlamıştır.

O dönemde İstanbul'da mevcut sıhhi müesseseler:

  • Fatih Şifahanesi
  • Süleymaniye Darüşşifası
  • Haseki Bimarhanesi
  • Nur-u Banu Bimarhanesi  olmak üzere dört farklı kurum bulunmaktaydı.


Yine bu tarihlerde, şiddetli bir çiçek hastalığı salgınının baş göstermesi, yeni sağlık kurumlarının kurulması zaruretini doğurmuştur. Bu durumu gören Bezm-i Âlem Valide Sultan, Padişah oğluna başvurarak yeni bir hastanenin kuruluşu için girişimlere başlamıştır.

Bize ulaşan rivayetlere göre, Valide Sultan bir gece gördüğü rüyayı ertesi günü yorumlatınca, yorumcu kendisine ''Öyle bir hayır işleyeceksin ki dünya durdukça iki yüz erkek senden hayırla bahsedecek.'' demiştir. Bunun üzerine kurulacak olan hastanenin iki yüz yataklı erkek hastanesi olmasına karar verilmiştir.

O güne kadar yapılmış sıhhi müesseselerin hepsi hastane manasına gelen ''Bimarhane'' olarak adlandırılmışlardır. Hastane ismi ilk defa Valide Sultan'ın kurmuş olduğu bu hastanede kullanılmıştır. Gureba ismiyle açılan ilk kurum, 1836 yılında Edirnekapı'da Mihrimah Sultan Camisinin avlusunda kurulmuştu. Hastaların hasırlar üzerinde yerde yatırıldığı bu kurum, sekiz yıl açık kaldıktan sonra kapatılmıştır. Bu tecrübeyi yaşamış olan Valide Sultan yeni kuracağı hastanenin çok daha modern olmasını istemiştir.

Kurulan hastanenin ilk resmi ismi, ''Yenibağçede Kain Bezm-i Alem Gureba-i Müslimin Hastanesi'' olmuştur. Bu isim halk tarafından kullanılışına göre değiştirilmiş ve genellikle ''Gureba Hastanesi'' ismi kullanılır olmuştur.


Hastanenin şehirden oldukça uzak bir yerde kurulması düşünüldüğünden, Yenibağçe Çayırı üzerinde kurulmasına karar verilmiştir. İnşaata nezaret etmesi açısından da Darbhane-i Amire Nazırı Saadetlü Tahir Bey sorumlu kılınmış ve kendisi inşaatın bitimine kadar bilfiil burasıyla ilgilenmiştir. Hastanenin yapıldığı yerin çukurda bir yer seçilmesinin nedeni, suyun yukarılara taşınmasındaki sıkıntılar olmuştur. Eski bir Roma kalıntısının üzerine yapılan hastanenin Kalorifer odasının önündeki kemerin mevcudiyeti bunu doğrular niteliktedir. (Resim 1)

O tarihte, Yenibağçe Çayırı olarak anılan mevkii, Baltacı odaları olarak adlandırılan konaklarla çevrilmiş bulunmaktaydı. Ön tarafında şuan ki Çapa tarafı, arka kısmındaysa Ebubekir Paşa Bostanı (şu andaki Vatan Cad.) bulunmaktaydı. Hastanenin arazisi kısmen Sultan Mustafa Vakfından, kısmen de Geyvanzade, Zeynep Kadın, Helvacıbaşı İskender Ağa, Mustafa Ağa ve Beyazıt-i Veli Vakıflarından satın alınmıştır. Adı geçen vakıflara yıllık olarak belirli mukataa ödenmesi kararlaştırılmıştır.​



Resim 1


                                                                                                                       Resim 2

Hastanenin kapısının üzerine, kalın bir mermer üzerine zamanın ünlü şairlerinden Ziver Paşa'nın aşağıdaki dizesi yazdırılmıştır. (Resim 2)
 

Şah-ı devran Hazret-i Abdülmecid Hana olur
Bezm-i Alem nam sultan mader-i ulya-meal
Eyleyüb ihya bu hastahanenin bünyanını
Mevkiinde eyledi te'sis hayra nezl-i mal
Tıbb-i Calinostan tedbire hacet kalmadı
Hastegana ola ab-ı hayat-efza zülal
Cism-i dünya buldu zatiyle ilac-ı afiyet
Hak tabib-i lütfun etti daafi-i derd-i melal
Gelse bimaran bulur elbet şifa bu cade
Havf-i mürk hastaya vermez havası ihtimal
Valide Sultanla Abdülmecid Hanı hüda
Haşredek kılsun mezid ömrle asude-hal
iki tarih oldu bir mısrada Ziver aşikar
Hastahane kıldı inşa Valide Sultan bu sal

Hastanenin giriş kapısının (Çapa Tarafı) batısında kalan çeşmenin kitabesi de aynen şöyledir; (Resim 3)


 


Resim 3

Bezm-i Âlem Valide Sultan'ın bu hastaneden başka yurdun çeşitli yerlerinde pek çok vakıfları vardır. Hayatının son yıllarında Mekke'de de bir hastane yaptırmak istediyse de buna ömrü vefa etmemiştir. Daha sonraları 2. Abdülhamid Mekke'de bir hastane yaptırmıştır.

Hastanenin masrafı için kethuda tarafından karşılık ayrılmıştı. Daha sonraları Sultanın arzusu olarak ilgili vakfiye hazırlanmıştır. Bu vakfiye Darphane Nazırı ve Sultanın Kethudası Mehmet Tahir Bey'in Darphane-i Amiredeki odasında 1845 yılında (1 Saban) hazırlanmıştır. Vakfiyeyi hazırlayanlar; Tahir Bey, Evkaf Müfettişi Sadeddin Bey, Katip Mehmet Sait Bey, Hafız Ebubekir Bey, Hüseyin Hüsnü Efendi ve Ahmet Ağa'dır.

Bu vakıfname hastanenin yönetimine ait bütün esasları içermektedir. Buna ek olarak da, İdare-i Dahliliye Nizamnamesi adı verilen bir uygulama yönetmeliği de hazırlanmıştır ki bunun adına da ''Hastahanenin Tıb-tababete müteallik Ser-etibba-yi Hazret-i Şehriyar-i Eefendi hazretleriyle bilmüzakere karar verilen nizamet ve kavanin ve bazı vacib-ül-icra mevaddin defteri''dir.

O zamanın anlayışına göre düzenlenen nizamname günümüz görüşlerinin de pek çoğunu ihtiva eder bir şekilde mükemmeliyette hazırlanmıştı. Hastaların kabul ve tedavi şartlarını en ince teferruatlarına kadar tespit eden nizamnamenin dikkate değer bazı noktaları şöyleydi;
Mikrop anlayışının ülkemizde pek yerleşmemiş olduğu o devirde, bulaşıcı hastalıklar için ayrı koğuşlar tahsis edilmişti. Avrupa'da dahi tek koridorda olan bu ayrıma Gureba Hastanesinde ayrı ayrı koridorlar verilmişti. Tedavisi mümkün olmayan hastaların hastaneye alınmaması hususu da dikkat çekicidir.

Vakıfname sadece hastaneye ait değildi. Sultanın bütün  vakıflarını bir araya toplayan uzun bir vakfiyenin bir kısmı hastaneye ayrılmıştı. Yönetimin başı da Evkaf Nazırlığına verilmişti. Tıbbi nezaret ise Hekimbaşına tevcih edilmişti. Hastanede çalışacak doktorların seçimi ise Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye-i Şahane meclisine verilmişti.
 

Hastanenin ilk kadrosu şöyleydi;

Müdür-i hastahaneEczac-ı sani
Tabib-i evvel (Başhekim)Eczac-ı evvel
Tabib-i sani (Başhekim Muavini)Cerrah-i sani
Cerrah-i evvelSülükçü
HavanzenKatip
Maaş müvezziVekilharç
Vekilharç yamağıAşçı
SerhademeHademe
BerberKapıcı

İlk kadrodaki cerrahlar ve eczacılar mektepsiz olup yalnızca iki tabip Tıbbiye mezunudur. Hastanenin ilk sertabibi Kaymakam Ahmet Bey'dir. 1873 yılında Sertabip Ferik Ahmet Paşa olmuştur. (Resim 4)


                                                                                                                      Resim 4

Hastane ilk açıldığında 201 yatak sayısına sahipti. 1892 yılına kadar bölüm ayrımı yapılmamıştı. İlk defa anılan tarihte göz ve cerrahi şubeleri kurulmuştur. 1894 yılında İstanbul'u büyük zarara uğratan depremde hastane epey zarar görmüştür. Kuzey ve doğu koridorlarının büyük çoğunluğu yıkılmış, geri kalan duvarların da yıkılma tehlikesine maruz kaldığı görülmüştür. Hastalar Okmeydanı'n da inşa edilen 4 barakaya yerleştirilmişlerdir. Yaklaşık bir sene süren onarım çalışmalarından sonra hastalar tekrar hastaneye getirilmişlerdir. 

1900 yılında ülkemizde hiç tanınmayan masaj şubesi hastanede kurulmuştur. 1905 te kulak şubesi, 1909 da ilk laboratuvar ve Deri-Frengi şubesi kurulmuştur. Hastaneye ilk kütüphane 1912 yılında yapılmıştır. 1913 te Çocuk Hastalıkları şubesi ve Röntgen odası, 1915 te Ortopedi şubesi, 1918 yılında da Üroloji şubesi kurulmuştur.

1926 yılında hastane Sıhhat Vekâlet'ine devredilmiş ve büyük bir tadilata başlanmıştır. Yine aynı yıl hastanede toplam 9.149 hasta tedavi edilmiştir. Bunların 3088'i göz, 2052'si dahiliye, 1460'ı kulak, 1186'sı deri ve frengi, 658'i röntgen, 527'si üroloji, 228'i ise cerrahi olarak gerçekleşmiştir. Toplam 784 ameliyat gerçekleşmiştir.

1956 yılına kadar Sağlık Bakanlığına bağlı olan hastane, aynı yıl tekrar Vakıflar Umum Müdürlüğüne intikal etmiştir. 1933 yılında İstanbul darülfünunun lağvedilmesiyle yeni bir üniversite kurulmuş bu üniversitenin üç kliniği de üniversitede kalmıştır. (2. Dahiliye, KBB, Deri Frengi)

1928-1942 yılları arası hastaneye yatan, çıkan ve ölenlerin sayısı örnekleme olarak şöyledir; (Resim 5)


Resim 5

                                                                              1938 Hastanenin Vatan Caddesi tarafından görünüşü

1957'de Cildiye Polikliniği, 1958'de Anesteziyoloji Servisi ve Hayati Kimya Laboratuvarı, 1961'de Kadın Hastalıkları Polikliniği açılmıştır. 1965 yılında yatak sayısı 300'e çıkarılarak caminin arkasındaki alana da öğrenim için amfi yaptırılmıştır. 1962 yılında hastaneye ait Çapa kliniklerinin üniversiteye devredilmesi yoluna gidilmiştir. 21.02.1966 tarihli tapu senedi ile Çapa klinikleri 16.029.000 TL karşılığında İstanbul Üniversitesi'ne devredilmiştir.

Gureba Hastanesi pavyonları İstanbul Tıp Fakültesine devredildikten sonra Vakıflar idaresi yeni bir hastane inşa edilmesi kararı almış ve 1969 yılında şimdiki mevcut hastanenin temelleri atılmıştır. Tahsisat yokluğu nedeniyle uzun süre tamamlanamayan hastane  1987 yılında çoğunluğu bitmiş bir hale gelmiş ve 1992 yılında tamamen hizmete açılmıştır.



1989 yılında Vakıf Gureba Hastanesi bünyesinde Bezmialem Üniversitesi kurulmuş, ancak yine aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Devlet denetleme Kurulunun raporuyla üniversitenin tüzel kişiliği ortadan kaldırılmıştır. 2000 yılında hastane Bakanlar Kurulu kararı ile SSK Genel Müdürlüğüne 10 yıllığına tahsis edilmiş fakat bu kararla ilgili yürütmeyi durdurma davası açılmıştır. Hastanenin devriyle ilgili Danıştay 10. Daire'de açılan davada devrin iptaline karar verilmişti. Ancak Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu, Danıştay 10. Dairesi'nin kararını bozarak SSK'ya devri onaylamıştı. SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devriyle ilgili kanun 19 Ocak 2005'te Resmi Gazete'de yayımlanırken, 'mazbut vakıflara' ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığı'na devri kapsam dışında tutuldu. Kanundaki bu düzenlemenin ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü harekete geçerek Vakıf Gureba Hastanesi'ni yeniden devraldı. Yapılan anlaşmada SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'na bağlı olanlar ile yeşil kartlılar burada tedavi olabilecekti.​



24 Nisan 2010 tarihli ve 27561 sayılı Resmi Gazete ile 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununa eklenen Ek 124.maddesiyle, Bezm-i Alem Valide Sultan Vakfı, Abdülhamit Sani Vakfı, Silahtar Abdullah Ağa Mazbut Vakıfları adına T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğünce Bezmialem Vakıf Üniversitesi kurulmuştur.
Anılan vakıflara ait tüm menkul ve gayrimenkullerin intifa hakkı Bezmialem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti'ne verilmiştir. Dolayısıyla Valide Sultan vakfına ait olan Vakıf Gureba Hastanesi tüm eklentileriyle birlikte 25 Ekim 2010 tarihinde Üniversiteye devrolarak ''Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'' ismini almıştır.​