Kanser nedir?

Kanser dünyada ve ülkemizde en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Kanser, vücudumuzda var olan düzenin değişik nedenlerle bozulması sonucu, herhangi bir hücrenin kontrolsüz şekilde çoğalması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Erkeklerde en sık prostat ve akciğer kanserleri, kadınlarda ise en sık meme kanseri görülmektedir. Kalın bağırsak kanseri, mide kanseri, kadınlarda rahim ağzı kanserleri, lenfoma, lösemi, cilt kanserleri ve gırtlak kanserleri diğer sık rastlanan kanserlerdir. Sağlık bakanlığı verilerine göre kanser görülme sıklığı erkeklerde 100.000 kişide 277, kadınlarda ise 188'dir.

Kanser için risk faktörleri

Kansere yakalanma olasılığını arttıran faktörlere risk faktörleri denir. Sigara, alkol, enfeksiyon etkenleri, beslenme alışkanlıkları gibi bazı risk faktörleri kontrol edilebilir yani bu risk faktörlerinden uzak durularak kanser gelişimi engellenebilir. Hâlbuki genetik özellikler ve yaş gibi risk faktörleri değiştirilemez. Genetik risk faktörleri anne babadan kalıtsal olarak geçen genlerle ilişkilidir. Ailesinde birden fazla bireyde kanser öyküsü olan kişilerde kanser gelişme riski daha yüksektir. Yaşadığımız ya da çalıştığımız iş ortamındaki bazı maddelere maruz kalma kanser riskini arttırabilir. Çevresel risk faktörleri olarak; aflatoksinler, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, asbeste maruz kalma, benzen, kadmiyum, radon, ultraviole ışınlar, ionizan radyasyon ve hava kirliliği sayılabilir. Bazı enfeksiyonlar (Hepatit B virüsü, Hepatit C virüsü, EBV, “human papilloma virüs" ve Helicobacter Pylori) ve beslenme alışkanlıkları da kanser gelişimi için risk oluşturabilirler. Kanserin yaşlılık hastalığı olduğunu yani ilerleyen yaş ile kanser riskinin arttığını da belirtmek gerekir. 50 yaşından sonra kanser görülme riski daha yüksektir.

Kanser belirtileri

Kanser halsizlik, kilo kaybı, terleme gibi spesifik olmayan belirtilere neden olabilmektedir. Sıklıkla köken aldığı organa ait belirtiler ya da metastazların neden olabileceği değişik belirti ve bulgularla kendisini belli edebilir. Örneğin akciğer kanseri; öksürük, nefes darlığı, kanlı balgam gibi sıkça görülebilecek belirtilere neden olabildiği gibi, akciğer kanseri olan bir hastanın ilk şikayetleri kemik metastazı belirtisi olan bel ağrısı da olabilir. Bazen de beyin metastazı oluşan bir hasta, baş ağrısı, bulantı-kusma, dengesizlik veya görme bozukluğu şikayetleri ile başvurabilir. Anormal kanamalar, idrarda kanama mesane (idrar torbası) kanseri, dışkıda kan görülmesi; kalın bağırsak kanseri, zamansız vajinal kanamalar rahim ya da rahim ağzı kanserinin belirtisi olabilir. Uzun süren kabızlık, ishal veya dışkılama alışkanlıklarındaki değişiklikler kalın bağırsak kanserinin belirtisi olabilir. Yeni ortaya çıkan bir kitle, ciltte var olan bir bendeki renk, boyut ya da şekil değişikliği kanserin ilk belirtisi olabilir. Kanser belirtilerini bilmek hastalığın erken tanınmasında önemlidir, ancak bu belirtiler kanser dışındaki bazı sebeplere bağlı olarak da ortaya çıkabildiği için bu belirtilerin olması daima kişinin kanser olduğu anlamına gelmez.

Onkoloji ekibi içerisinde yer alan disiplinler

Kanser tanısı ve tedavisi farklı bölümlerin yakın işbirliğini gerektiren takım oyununa benzer. Tanı aşamasında görüntüleme, patoloji, nükleer tıp ile endoskopistlerin de dahil olduğu bu ekipte tedavi aşamasına gelindiğinde cerrahi onkoloji, tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisi bölümleri etkin bir şekilde yer almaktadır.

Tedavide tek seçenek kemoterapi midir?

Bu tedaviler yapılırken mutlaka hastanın yaşı, performans durumu, hastanın eşlik eden hastalıklarının varlığı göz önünde tutulmaktadır. Kanserin türü ve evresine göre uygulanacak tedavi de değişmektedir. Bazı hastalarda sadece cerrahi tedavi yeterli olurken, bazı hastalarımıza sadece radyoterapi, kemo-radyoterapi ya da sadece kemoterapi uygulanmaktadır. Bu nedenle hastalar tedavi ile ilişkili olarak çevresinde gördükleri ve duyduklarına göre değil, doktoru ile konuşarak tedavisi hakkında kararını vermelidir.

Kemoterapiye bağlı görülebilecek yan etkiler

Kemoterapi ilaçları kanserli hücrelerin yanı sıra vücudumuzda hızlı çoğalan normal hücrelerimize de zarar verebilir. Birçok yan etkinin altında yatan neden de budur. Vücudumuzda hızlı çoğalan hücrelerimiz, kemik iliğindeki hücreler, sindirim sistemi mukozası, üreme organlarımız ve saç köklerimizde bulunduğu için yan etkiler de en çok bu bölgelerle ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yan etkiler ve derecesi hastadan hastaya ve kullanılan kemoterapiye bağlı olarak değişebilmektedir.

Kemoterapi alan hastalarda bulantı-kusma, ağızda tat değişikliği, iştahsızlık, ishal ve ağız içerisinde yaralar (mukozit) oluşabileceğini biliyoruz. Bulantı ve kusmaların önüne geçmek için bulantı ilaçlarının tarif edildiği şekilde düzenli kullanılması gerekmektedir. İshali olan ve yeterince sıvı alamayan hastanın gerekirse damar yolu ile sıvı ihtiyacının karşılanması önemlidir. Aksi takdirde hastada böbrek yetmezliği de dahil istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Ağız içerisinde yaralar gelişen bir hastanın sık sık gargara yapması yararlı olacaktır. Herhangi bir yan etki ile karşılaşılması durumunda tedaviyi yapan hekim ile iletişim halinde olmak yan etkilerin üstesinden gelmeyi kolaylaştıracaktır.

Gebelikte Kanser Görülmesi Durumunda Nasıl Davranmalı?

Gebelik sırasında en sık rastlanan kanser, meme kanseridir. Günümüzde kişisel nedenler ile çocuk sahibi olunması ileri yaşlara ertelenmektedir. Bu durumda gebelikte meme kanseri görülme ihtimalini arttırmaktadır. 1000 gebelikten birinde meme kanserinin görüldüğü düşünülmektedir. Gebelik sırasında meme boyutundaki artış tümörün teşhisini zorlaştırmaktadır. Gebelikte memede oluşan bu değişiklikler nedeniyle meme kanseri teşhisinde gecikme nadir değildir.

Gebelikte mammografi çektirmenin sakıncası var mıdır?

 Fetüs (bebek) uygun bir şekilde korunmak şartıyla gebelik döneminde mammografi çektirebilir. Radyasyon riski olmadığından ultrasonografi rahatlıkla kullanılabilir. MR'a gelince memenin iyi görüntülenebilmesi için MR'ın kontrastlı çekilmesi gerekmektedir. Kullanılan kontrast maddenin ise bebeğe yan etkileri olabileceğinden gebelik sırasında MR önerilmemektedir.

Hamilelikte meme kanseri saptandığında gebeliğin sonlandırılması gerekir mi?

Bazı tedavi yaklaşımları gebelik sırasında uygulanabilirken bazı tedavilerin uygulanması ise sakıncalıdır. Gebeliğin sürdürülmesi bazı hastalarda meme kanseri tedavisini riske sokabilirken, bazı hastalar için bir risk oluşturmaz. Gebelik sırasında meme kanserine yönelik cerrahi tedavilerin uygulanmasının güvenli olduğu gösterilmiştir. Diğer yandan radyoterapi hamilelik sırasında uygulanamaz, doğumdan sonraya bırakılmalıdır.

Bütün kemoterapi ilaçları bebeğe olan yan etkileri nedeniyle gebeliğin ilk 3 ayında kullanılmamalıdır. Eğer gebeliğin ilk 3 ayında kemoterapi uygulanırsa kendiliğinden düşükler ve organ malformasyonlarının gelişmesi riski artar. Doğumdan önce kemoterapisi tamamlanmış kadınlarda doğumdan sonra süt yapımı belirgin derecede azalmaktadır. Bu nedenle gebe meme kanserli hastalar doğumdan sonra bebeklerini mamalarla besleme konusunda da hazırlanmalıdırlar. Doğumdan sonra kemoterapiye devam edilmesi gereken anneler bebeklerini emziremezler. Çünkü kemoterapide kullanılan ilaçların çoğu anne sütüne geçmektedir. Son zamanlarda ise gebeliğin sonlandırılması önerisi gittikçe azalmaktadır.

Kanserde Erken Tanı İçin Önerilen Tarama Testleri

Kanser tedavisinde başarımızı etkileyen en önemli faktör hastalığın erken dönemde teşhis edilip edilmediğidir. Bu nedenle erken teşhis oldukça önemlidir. Hastalığı erken teşhis edebilmek için hiçbir şikayeti olmayan bireylere yapılan testlere tarama testleri diyoruz. Bazı kanser türleri için önerilen tarama testleri şunlardır.

Meme kanseri için önerilen taramalar:

-   Kadınların 20 yaşından başlayarak aylık düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapmayı alışkanlık haline getirmesi

-   20-40 yaşları arasında 3 yılda bir doktor tarafından meme muayenesi yapılması

- 40 yaşından itibaren yıllık meme muayenesi yaptırılması ve mamografi çekilmesi önerilmektedir.

-   Birinci derece akrabasında meme kanseri olan kadınlar için: Yıllık klinik meme muayenesi ve yıllık mamografi taramaları kanser tanısı olan akrabanın yaşından 5 yıl öncesinden itibaren başlatılmalı

Kalın bağırsak (Kolorektal) kanseri için öneriler taramalar:

50 yaşından başlayarak yılda bir dışkıda gizli kan testi ve 5 yılda bir rekto-sigmoidoskopi yapılması veya kolonoskopinin 10 yılda bir yapılması önerilir. Birinci derece akrabasında kalın barsak kanseri olan veya adenomatöz polibi olan kişilerde risk artmıştır. Ailede kalın barsak kanseri tanısı olan en genç hastanın tanı aldığı yaştan 10 yıl önce testler yapılmaya başlanmalıdır.

Rahim ağzı (Servikal) Kanseri için Tarama Önerileri

Yıllık Pap smear testleri seksüel aktivitenin başlamasından 3 yıl sonra tarama amaçlı yaptırılmalıdır. Pap testi 3 kez negatif çıkan kadınlara 30 yaşından sonra 2-3 yılda bir tarama testi yapılması yeterlidir.

Prostat Kanseri için Tarama Önerileri

Erkekler için 50 yaşından itibaren yılda bir rektal muayene ve PSA tayini yapılmalıdır. Birinci derece akrabasında prostat kanseri olan erkekler (yüksek riskli erkekler) için yıllık rektal muayene ve PSA tayini 45 yaşından itibaren başlatılmalıdır.