Ürtiker (Kurdeşen) Nedir?

​Daha çok halk tarafından kurdeşen ismi ile bilinen ürtiker; histamin salınımıyla ortaya çıkan, deriden kabarık, kızarık ve kaşıntılı döküntüler ile karakterize bir cilt hastalığıdır. Ürtiker, Hipokrat zamanından beri bilinmektedir. Bu terim, dokunulduğunda kızarıklık ve kaşıntıya neden olan, ısırgan otu “urtica ureus"  kelimesinden gelmektedir.


Belirtileri nelerdir?

Kurdeşen (ürtiker) hastalığında, ürtika diye adlandırılan deri döküntüleri, deriden kabarık, kızarık, kaşıntılı lezyonlar şeklinde kendini gösterir. Bu deri döküntülerinin basitçe 4K şeklinde özetleyebileceğimiz kaşıntı, kabarıklık, kızarıklık ve 24 saat içinde kaybolma olmak üzere 4 temel özelliği vardır. Ürtiker (kurdeşen) tüm vücutta  görülebilir. Bulaşıcı özellik göstermemektedir. Ürtikere anjioödem eşlik edebilir. Ürtiker lezyonunda kızarıklık ve şişlik (ödem) derinin üst kısmına yerleşir. Anjioödemde ise derinin alt kısmı ve deri altı tutulur. Anjioödemde kaşıntı yerine ağrı, sıklıkla mukoza tutulumu vardır (dil, dudak, ağız, genital bölgede şişme) ve ürtikere göre lezyonlar daha uzun sürer (48-72 saat ). Ürtikere anjioödem eşlik ediyorsa tablo daha şiddetlidir. Ürtiker her 5 kişiden birinde rastlanabilecek kadar yaygındır. Toplumda görülme oranı % 0.5-5 olarak tahmin edilmektedir.


Hastalığın tanısı nasıl konur?

Ürtiker devam etme süresine göre akut veya kronik olarak ikiye ayrılır. Şikâyet yeni ortaya çıkmış ve 6 haftadan kısa bir zaman periyodunu içeriyorsa akut ürtiker olarak adlandırılır. Ürtiker şikâyetleri 6 haftadan daha uzun bir süredir her gün ya da haftada en az 2 kez ataklar halinde tekrarlayarak devam ediyorsa kronik ürtiker olarak adlandırılır. İnsanlar hayatlarının bir evresinde, % 15-25 oranında ürtiker atağı geçirme ihtimali taşımaktadır. Akut ürtiker genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde gözlenir. Kronik ürtiker erişkinlerde  (30-50 yaş) ve özellikle kadın hastalarda 2 kat daha sık görülür. Akut ürtikerin en önemli nedenleri ilaç, enfeksiyon ve gıdalardır. Özellikle balık, yumurta, süt, soya gibi alerji ihtimali yüksek gıdalar çocuklarda akut ürtikeri tetikleyebilir. Böcek ısırıkları da akut ürtikere neden olabilir. Kronik ürtikerli hastaların yaklaşık yarısında herhangi bir neden saptanamaz. Kronik ürtikere, ilaçlar, kronik enfeksiyonlar, gıdalar neden olabileceği gibi hormonal hastalıklar, otoimmünite, fiziksel uyaranlar da neden olabilir. Sıcak ve soğuk su, güneş ışığı, basınç ve terleme gibi birçok fiziksel uyaranlara bağlı oluşan ürtikerler de kronik ürtiker içinde önemli bir grubu oluştururlar. Hastalığın tanısı dermatoloji uzmanları tarafından hastanın şikayetlerinin ve öyküsünün dinlenmesiyle ve klinik muayene ile konur. Ürtiker tanısı ve tedavisi için hastalar dermatoloji uzmanına başvurmalıdırlar. İlk kez ve aniden yaşanan ürtiker ataklarında hastanelerin acil servislerine başvurulabilir. Sebebin araştırılması için hastanın öyküsü, basit bir kan sayımı ve CRP denilen daha çok enfeksiyon göstergesi kabul edilen belirtecin bakılması yeterlidir. Bazen hormonal, otoimmün sebeplere yönelik ayrıntılı tetkik istemek gerekir. Deri biyopsisine, deri döküntülerinin 24 saati aştığı olgularda diğer tanıları dışlamak amacıyla gerek duyulur.


Hastalığın tedavisi nasıl yapılır?

Akut olgularda, antihistaminik bazen de şiddetli olgularda kortizon tedavisiyle hastalık tedavi edilir. Akut ürtiker kısa sürede tedavi edilebilirken, kronik ürtiker yıllarca sürebilir. Kronik ürtikerde tedaviye antihistaminik tedavi ile başlanılır. Tedaviye yanıt vermeyen olgularda tedavi dozu 4 katına kadar artırılabilir ya da iki farklı antihistaminik ilaç birlikte kullanılabilir. Tedavi sırasında ilaçlar düzenli ve hep aynı saatte alınmalıdır. Doz artışına 2-4 hafta süresince yanıt vermeyen olgularda ise bir üst basamak tedavilere geçirilir. Bu tedaviler kronik, dirençli olgularda kullanılan biyolojik (monoklonal IgE antikoru) ya da biyolojik tedaviye de yanıt vermeyen olgularda kullanılan immun sistemi baskılayıcı tedavilerdir. Kronik ürtikerde yeni geliştirilen biyolojik tedaviler aylık aşı şeklinde uygulanır. Çoğunlukla bu yeni tedavilerle hastalık kontrol altına alınabilmektedir.