Mide Kanseri

​​​​

Vücutta her organ değerlidir, hastalığı ya da yokluğunda yaşanan sıkıntılar kişinin yaşam kalitesine farklı etki eder. Midemiz bizim kahrımızı çeken farkında olmadan yorduğumuz bazen zararlı besinler ile doldurduğumuz organlarımızdan biridir. Midemizin kıymetini hastalandığı zaman anlarız ve yaşamın tadı tuzu kalmaz. Ülser, gastrit, motilite bozuklukları sık görülen mide hastalıklarıdır ama bir hastalık var ki görülünce hayatımız tamamen değişir; mide kanseri….

Mide kanseri dünyada görülme sıklığı olarak beşinci; kanserden ölüm sebepleri arasında üçüncü sıradadır. En fazla Doğu Asya'da izlenir. Türkiye'de ise kanser vakalarının %5'ini oluşturup, en sık görülen ikinci sindirim sistemi kanseridir. Ülkemizde erkeklerde beşinci sırada, kadınlarda altıncı sırada görülen kanserdir.

Mide kanseri dünya çapında önemli bir sağlık sorunudur ve en etkin tedavisi cerrahidir. Mide kanserinde yaşama süresi tanı konulduğu andaki evre, kanserin tipi, hastanın özellikleri ve bulunduğu ülkeye göre farklılıklar gösterir. Beş yıllık sağ kalım oranı Amerika Birleşik Devletleri'nde %27, Avrupa ülkelerinde %10-30 iken Japonya'da %90'a ulaşmaktadır. Tüm dünyada mide kanserlerinin %70' i gelişmekte olan ülkelerde görülür. Erkeklerde biraz daha sık görülür. Kanser midenin üst, orta ve alt bölümlerinde yerleşebilir, Batıda midenin üst kısmında görülürken Japonya ve Doğuda midenin alt kısmında yerleşir.

Mide kanseri neden oluşur?

 Çok çeşitli nedeni vardır, bunların arasında ailesel yatkınlık yani genetik, diyet, sigara, çevresel faktörler ilk akla gelenlerdir. Aşırı tuzlu veya salamura balık, turşu gibi tuzlanmış ürünler, nitrit ve nitrozamin denilen kanserojen maddelerin bulunduğu her türlü yanmış ürünler, mangalda pişmiş ürünler ve tütsülenmiş ürünleri aşırı tüketmek, aşırı alkol tüketmek, düşük lifli beslenmek yani az sebze-meyve tüketmek, narenciye ürünlerini az tüketmek yani C vitaminini az almak mide kanseri için risk faktörleridir. Kömür, kalay, çinko, bakır gibi metal işlerinde, lastik sanayinde çalışmak, daha önce den mide ameliyatı geçirmek ve obezite mide kanserini arttıran diğer risk faktörleridir. Son zamanlarda üzerinde durulan diğer bir etken mide mikrobu olarak bilinen Helikobakter Pİlori isimli bakteridir.

Mide Kanseri Tanısı Nasıl Konur?

Şikayetler aslında hangi teşhis yöntemini uygulayacağımız konusunda bizleri yönlendirir. Yapılan kan tahlilleri, batın ultrasonu veya tomografi gibi bazı görüntüleme yöntemlerinde mide kanserinden şüphelenilen olgularda, olmazsa olmaz tetkikimiz gastroskopi yani mide endoskopisidir. Gastroskopi diğer adı ile üst sindirim sistemi endoskopisi ucunda ışıklı video kamera sistemi bulunan oldukça esnek bir cihaz ile ağızdan girilerek yemek borusu, mide ve ince bağırsağın ilk bölümünün incelenmesi işlemidir. İşlem sırasında anormal yapılar saptanırsa, endoskoptan geçen aletler kullanılarak biyopsi yani doku örneği alınabilir.  Alınan doku örneği, patoloji laboratuvarında incelenerek kanser hücresinin varlığı saptanır.

Gastroskopiden önce tanı amaçlı, sonra ise evreleme amaçlı diğer görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir. Ultrason, tomografi, manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve pozitron emisyon tomografi (PET-BT) gibi görüntüleme yöntemleri bunların başlıcalarıdır.

Mide Kanseri Evreleri

Kanserlerin çoğunda olduğu gibi mide kanserinde de hastaların yaşam süresi ve tedavi şekli kanserin evresine göre değişir. Bu nedenle mide kanseri tanısı konulduktan sonra hastanın hangi evrede olduğunu bilmek çok önemlidir. Birinci evrede kanser, mukozadaki hücrelerin üst tabakasının altındadır, daha fazla büyümemiştir. Kanser herhangi bir lenf düğümüne veya vücudun başka bir bölümüne yayılmamıştır. İkinci evrede kanser, üst hücre tabakasının altında büyümüş, fakat ana kas tabakasına ulaşmamıştır. Yakın lenf düğümleri tutulabilir. Üçüncü evrede kanser midenin ana kas tabakasına kadar ilerlemiş ancak mide dışındaki dokulara veya organlara yayılmamıştır.  Yedi veya daha fazla lenf düğümüne yayılmıştır. Dördüncü evrede, hastalığın en ileri evresi olup kanserli hücreler midenin dışında vücudun diğer bölgelerine metastaz yapmıştır yani yayılmıştır.

Erken mide kanseri denilen ve sadece mide içindeki üst katmanları tutan hastalık evresinde kanserli dokuyu ameliyata gerek olmadan endoskopik olarak tedavi etmek, çıkartmak mümkündür. İkinci ve üçüncü evrede klasik olarak midenin kanserli kısmı ile lenf düğümlerinin çıkarıldığı cerrahi uygulamalar tercih edilirken dördüncü evrede kemoterapi öne çıkmaktadır. Bu aşamada yaklaşımımız tamamen değişmektedir. Kanama ve tıkanma gibi durumlarda palyatif cerrahi uygulansa da çoğunlukla bu grup hastada tedaviye Kemoterapi ile başlanır. 

Mide Kanseri Ülkemizde Neden Geç Teşhis Ediliyor?

Tanının zamanlamasının hastanın yaşamını direkt etkilediği bu hastalıkta diğer ülkelerle Türkiye'yi karşılaştırdığımızda durum nedir?

Hani hepimizin bildiği motto olmuş bir sözümüz var “KANSERDEN KORKMA GEÇ KALMAKTAN KORK". Bu söz tam mide kanseri için söylenmiş gibidir. Erken teşhis ettiğimizde normale yakın bir yaşam süren hastalarımızın geç kalındığında ömürlerinin çok kısaldığını biliyoruz. Mide kanserini birinci evrede yani erken dönemde yakalamalıyız. Erken mide kanserinin tanınmasında iyi bir aletle tecrübeli bir endoskopist tarafından gastroskopinin yapılması çok önemlidir. Teknik gelişmeler ile tanı imkânı daha da artmıştır. Kromoendoskopi ve dar bant görüntüleme gibi görüntüleme teknikleri ile verilen ışığın dalga boyu değiştirilerek alınan görüntüler ile şüpheli alanlar çok daha net ayırt edilebilmektedir. Teknolojik aletlerin ve yeni yöntemlerin çok kullanılması bu hastalığın erken tanınmasını sağlar. Bu nedenle Japonya başta olmak üzere doğu yarımkürede erken mide kanseri tanınması % 70'i bulurken batı yarım kürede %15'te kalmaktadır. Maalesef ülkemizde erken mide kanseri oranı tüm mide kanseri vakalarında % 10'dan daha düşüktür. Erken tanı koymak bize tedavide çok önemli avantajlar sağlar. Endoskopik olarak çıkarılan tümör bize midenin hepsinin çıkarılmadan ya da kemoterapiye ihtiyaç olmadan tedavi olanağı verir. Endoskopik yöntemle yapılan tedavi, lenf düğümü tutulumu olmayan ve cerrahi sınırları temiz bir ameliyatla karşılaştırıldığında aynı sonuçlar alınabilmektedir. Yalnız tüm hastalar, Helikobakter Pilori enfeksiyonu açısından değerlendirilmeli ve enfeksiyon varsa tedavi edilmelidir.

Ülkemizde mide kanseri cerrahisi ile uğraşan bir cerrah olarak beni en çok üzen durum erken mide kanseri yakalama oranımızın diğer dünya ülkelerine göre çok düşük olmasıdır. Japonya'da %70 olan bir oranın ülkemizde %10'un altında olması başta biz hekimleri, sonra ülke politikalarımıza yön veren bürokratları harekete geçirmelidir. Endoskopi yapan hekim sayısı arttırılmalı, gastroenteroloji ve genel cerrahi uzmanlarına endoskopi eğitimi verilmeli ve donanımları temin edilerek teknik alt yapı tamamlanmalıdır. Erken teşhis oranlarımızın düşük olma başlıca nedenleri; bu alanda bir ülke politikamızın olmaması, hastaların farkındalıklarının düşük olması, risk grubunda bulunanların erken dönemde şikayetleri olmadan gastroskopi yaptırmamaları şeklinde sıralanabilir. Risk grubundaki hastaların belirlenip hızlıca gastroskopisinin detaylı olarak yapılması gerekir. Ben her ameliyat ettiğim mide kanseri olgusuna bunu anlatıyorum ve yakınlarından mide şikayetleri olanların mutlaka gastroskopi yaptırmasını istiyorum, imkân dahilinde ise kendim gastroskopilerini yapıyorum.  Şu vereceğim rakamlar konunun ciddiyetini anlamamızı sağlayacaktır. Eğer kanser birinci evrede tedavi edilirse, 5 yıllık sağ kalım oranı %70' dir. İkinci evrede oran %32-45, üçüncü evrede  % 9-20'dir. Kanser mide dışında vücudun diğer bölgelerine yayılmışsa, yani dördüncü evre ise 5 yıllık sağ kalım oranı %4'tür. Bu sayılar hepimizin bu alanda neler yapması gerektiğini ortaya koymaktadır.