Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri nedir? Nedenleri nelerdir?

​​Rahim ağzı kanseri, kadınlarda en sık görülen on kanserden biri olmasının yanı sıra üreme organlarının kanserleri arasında genç yaşlarda en sık gözlenen kanserdir. Bu kansere, rahim ağzına yerleşen ve adına HPV dediğimiz bir virüs ailesinin bazı tipleri neden oluyor. Virüs cinsel temasla kişiden kişiye geçiyor, erken yaşta ilişki veya çoklu partnerin varlığı gibi faktörler bu virüsün bulaşmasını daha kolay hale getiriyor. Kişinin kendisinin çoklu ilişkisi olmasa bile, partneri çok eşli bir yaşam sürüyorsa, bu durum da kişiyi sanki kendisi çok eşliymiş gibi riskli hale getiriyor.

Rahim ağzı kanserinin belirtileri nelerdir?

Virüsün bazı tipleri kanser yaparken, bazı farklı tipleri dış genital organlarda siğil yapıyor. Virüs sadece rahim ağzı kanseri değil, vajina-vulva kanseri, anüs kanseri, ağız-boğaz kanserleri ve erkeklerde penis kanseri gibi farklı organ kanserleri de yapabiliyor.

 

Rahim ağzı kanserinin teşhis ve tedavi yöntemi nedir?

Rahim ağzı kanseri, bugün normal olan bir hücrenin ertesi gün kanser hücresine dönüşmesi şeklinde gelişmiyor. Bilimsel araştırmalarla ortaya konmuş ara dönemler geçildikten sonra kanser ortaya çıkıyor. Yani normal hücre beyaz, kanser hücresi siyahsa, bir gecede beyaz siyaha dönüşmüyor; arada seneler süren gri tonların hüküm sürdüğü basamaklar yaşanıyor. Bu ara basamaklar smear testi denilen tarama testiyle saptanabiliyor. Yani gelecekte kansere dönüşebilecek hücreler yıllar öncesinden tanınabiliyor, duruma göre kolposkopi, biyopsi gibi işlemlerden sonra gerektiğinde rahim ağzının sınırlı bir bölümüne tedavi uygulanarak sorunlu alan ortadan kaldırılabiliyor. Böylelikle rahmin tamamının alınmasına gerek kalmıyor, üreme fonksiyonları devam edebiliyor. Henüz kanser aşamasına geçilmiş olmadığından kemoterapi veya radyoterapi gibi ilave tedavilere gerek kalmıyor.

Eskiden rahim ağzı kanserinde rahim ağzından alınan hücrelerin incelendiği smear testiyle tarama yapılıyordu. Ancak 2008'de araştırmacısına Nobel Tıp Ödülü getiren rahim ağzı kanserinde HPV virüsünün rolü ortaya konduktan sonra, rahim ağzından alınan örneklerde bu virüsün varlığı da araştırılmaya başlandı, HPV testi de taramada kullanılır hale geldi. Hatta klasik smear testindeki hücre incelemesiyle kıyaslandığında HPV testinde anormal bir sonuç bulunması, o kişide gelecekteki kanser riski hakkında daha güvenilir sonuçlar veriyordu. Bu gelişmelerle birlikte, ülkemizin de öncülük ettiği çalışmalar ile bizde ve bazı Batı ülkelerinde HPV testi daha öncelikli tarama testi olarak kullanılmaya başlandı. Yine kanserin virüsle olan güçlü ilişkisi nedeniyle yıllarca yapılmış aşı çalışmaları neticesinde HPV aşısı geliştirildi. Erken yaşlarda (9-13yaş) uygulanan HPV aşılarıyla virüsün rahim ağzına yerleşmesi ve rahim ağzındaki hücrelerin kansere gidebilecek aşamalara doğru değişim göstermesi engellenebiliyor, bazı aşılar siğili önleme etkinlikleriyle siğil gelişimine karşı da koruyucu etki sağlayabiliyor.

Aslında az önce satır aralarında belirttiğim gibi rahim ağzı kanseri taramasında amaç gri zonda yer alan hastaları yakalamaktır. Yani hedef kanser gelişmiş hastayı değil, belki de yıllar sonra kanser gelişme potansiyeli taşıyan hastaları saptamaktır. İster klasik smear testinde bulunan anormal bir hücre olsun, isterse HPV testinde yüksek kanser riski taşıyan HPV tipi saptanmış olsun, her iki durumda hastaların daha detaylı incelenmesi gerekebilir.

Rahim Ağzı Kanseri Tarama Testlerinde Amaç Hastayı Mutsuz Etmek Değildir

Bazı çalışmalarda cinsel olarak aktif kadın ve erkeklerin yaşamı boyunca %80'inden fazlasının HPV enfeksiyonu ile tanıştığı gösterilmiştir. Bu enfeksiyonların yarıdan fazlası kanser riski taşıyan (yüksek riskli) HPV tipleriyle olur. Kadınların cinsel hayata başlamasıyla ilk iki yıl içinde %40'tan fazlası HPV ile enfekte hale gelecektir.  

Tarama testlerinin sonucuna göre hastada ya sadece izlemin yeterli olduğu bir değişiklik vardır, ya da rahim ağzında kolaylıkla tedavi edilebilecek bir durum var demektir. Bu iki seçenekten hangisi olursa olsun, hastanın kanserli olarak etiketlenmesinin mantıklı bir tarafı yoktur. Rahim ağzı kanser tarama testlerinde amaç kanser tanısı koymak değildir, ilerde kansere dönüşebilecek durumları erkenden saptayabilmektir. Elde edilen anormal sonuçlar çoğu kez kanser seviyesine ulaşmamış bazı anormallikler anlamına gelmektedir. Neticede adı kanser tarama testi de olsa, sağlıkta yapılan araştırmaların sebebi insanların yaşam konforuna katkıda bulunmaktır, onları huzursuz ve mutsuz etmek değildir. Sağlık sisteminde elde edilen hedefle, hasta perspektifinden gelen yansıma arasındaki paradoksu ortadan kaldırmaya yönelik göstereceğimiz çaba mantıklı ve ulaşmaya değer bir hedef olabilir.